Geceye Eşlik Eden Uyku Masalları

Geceye eşlik eden uyku masalları, günün sonunda huzurlu bir yolculuğa çıkmak isteyen minik yüreklerin en güzel yoldaşıdır. Her biri düşler ülkesine açılan bir kapı gibi, yumuşakça anlatılan bu öyküler, hem rahatlatıcı hem de hayal kurmaya teşvik edici niteliktedir. Yorganların altına saklanan sıcacık bir sevgi gibi, bu masallar gecenin sessizliğinde yankılanır ve tatlı rüyalara giden yolu aydınlatır.
Uykucu Baykuşun Sessiz Ormanı
Ormanın derinliklerinde, sessizliğiyle meşhur bir baykuş yaşarmış. Gündüzleri gözlerini kapar, geceleri ise gözlerini açmadan ağaç dallarına tünermiş. Çünkü onun işi dinlemekmiş; yaprakların fısıltısını, rüzgârın uğultusunu ve hayvanların uykuya dalarken çıkardığı huzur dolu sesleri... Sessizliği seven bu baykuş, kalbi huzurla dolan herkesin rüyasına konuk olurmuş. Onun sessiz ormanı, düşlerin en yumuşak sesle anlatıldığı yer olurmuş, tıpkı bir ninni gibi usulca kulağa fısıldanırmış her şey.
Yumuşak Yastıkların Ülkesi
Çok uzaklarda, sadece gözler kapandığında ulaşılabilen bir ülke varmış: Yumuşak Yastıkların Ülkesi. Bu ülkede her şey yumuşacıkmış; bulut gibi yastıklar, pamuk gibi yataklar, kadife gibi yollar… Bu ülkenin çocukları, gündüz ne kadar yaramazlık yaparsa yapsın, gece olunca o yumuşacık yastıklarda huzurla uykuya dalarmış. Masal rüzgarı esti mi, yastıklar hafifçe kıpırdar ve tatlı düşlerin kapısı aralanırmış. Herkes, orada bir süreliğine çocuk olur, kalbinin en yumuşak yerinde bir tebessümle uyanırmış.
Gümüş Bulutların Üzerinde
Gökyüzünde, geceleri yalnızca düş görenlerin görebildiği gümüş bulutlar varmış. Bu bulutlar o kadar hafifmiş ki üstlerinde yürümek bile mümkünmüş. Her bulut, başka bir masala ev sahipliği yapar, rüyaya dalanları usulca sırtına alırmış. Gümüş bulutların üzerinde yürümek, yıldızlarla sohbet etmek gibiydi. Ay onlara yukarıdan göz kırpar, gecenin müziği bulutların etrafında hafifçe çalınırmış. Orada zaman yavaşlar, dünya uzaklaşır ve rüyalar, bir masal kadar gerçek olurmuş.
Minik Filin Tatlı Rüyası
Minik bir fil varmış, adı Filo. Filo, uykuyu çok severmiş ama en çok da rüya görmeyi… Her gece, hortumunu battaniyesine sarar, gözlerini kapatır ve kocaman kulaklarıyla rüyalarının sesini dinlermiş. Tatlı rüyalarında çiçek tarlalarında koşar, gökkuşağının altından geçer, yıldızlara şarkılar söylerdi. Rüyaları o kadar güzel olurmuş ki, sabah uyanmak istemezmiş. Annesi her sabah onu öperek uyandırır, “Rüyanın devamı bu sabaha kaldı,” dermiş. Filo ise gülümseyerek yeni bir güne başlarmış.
Ay Dedesinin Masal Kutusu
Geceleri gökyüzünde parlayan Ay Dede’nin gizli bir masal kutusu varmış. Bu kutuda yüzlerce masal, binlerce hayal saklıymış. Her gece, bir yıldız kaydığında Ay Dede kutusunu açar, içinden bir masal seçer ve dünyaya doğru usulca bırakırmış. Bu masal, rüzgarla birlikte pencere aralıklarından girer, çocukların kulaklarına tatlı tatlı fısıldanırmış. Ay Dede'nin masal kutusu hiç tükenmezmiş, çünkü her güzel kalp, yeni bir masalın ilhamı olurmuş. Böylece geceler, hikâyelerle parıldar, uykular masallarla süslenirmiş.
Rüzgarla Gelen Ninni
Gecenin bir vakti, hafif bir rüzgar esmeye başlarsa, bilin ki o bir ninni getiriyordur. Bu ninni, dağların ardından, denizlerin ötesinden gelir; annelerin şefkatiyle sarılmış, yıldızların ışıltısıyla süslenmiştir. Rüzgar, perdeyi hafifçe dalgalandırır, duvardaki oyuncaklara dokunur ve ninnisini odaya bırakırmış. Bu ninni, çocukların gözlerini kapatır, onları sıcak rüyalara taşırmış. Her kelimesi, her notası, sevgiyle dokunmuş bir masal gibiymiş. Rüzgar, ninnisini bırakınca sessizce çekilir, geriye huzur dolu bir uyku kalırmış.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorum Yapın